DELİORMANDA PODAYVA KÖYÜ  
 
  Ülke Rehberi • Eyalet ve Şehirler • Sofya 15.05.2025 13:35 (UTC)
   
 

 
images/pics/foto_bolgeler_sehirler_sofya.jpg

Sofya, Bulgaristan'ın başkenti ve en büyük şehri. Nüfusu yaklaşık 1,8 milyon kişi.

Konumu

Sofya Vadisi'nin büyük bir alanını kapsayan şehrin kuzeyinde Sıra Dağlar (Stara Planina), doğusunda ve güneydoğusunda Sredna Gora, doğusunda Vitoşa dağı, batısında ise Lülin, Viskâr ve Çepın dağları bulunur. Şehir, İskır nehrinin ve soldaki kollarının şeritleri üzerine kuruludur.

Tarihçesi

Sofya'nın tarihi eski çağlara uzanır. M.Ö. 8.–7. yüzyıllarda, bugünkü merkezin bulunduğu yerde Serdi adında Trakyalı bir kabile yaşamış. Balkan yarımadasında ardarda zaferler kazanan Roma, Trakyalılar'ın bağımsızlığına son vermiş. Hakimiyetleri altına aldıkları yerlerde idarî ve askeri düzen oturtmaya önem veren Romalılar, bu şehre Serdika adı vermişlerdir. Böylece Serdiler'in şehri anlamına gelen Serdika, önemli ticarî ve idarî merkez olmuştur.

Doğu Roma İmparatorluğu'nun kavşak şehri olması itibarıyla Serdika, hep akınlara uğramış. Bu akınlar esnasında şehre büyük ölçüde zarar verilmiş. Şehir bir daha eski büyüklüğünü elde edememiş, yalnız kale ve bugün başkentin de adı olan Aya Sofya Kilisesi tamir edilmiştir.

6. yüzyılda, Justinianus zamanında, Serdika tekrar Doğu Roma İmparatorluğu'nun önemli şehri haline gelir. Bundan hemen sonra şehir, Balkan yarımadasına hücum eden Slavların akınlarına maruz kalır ve tamamıyla Slavlaşır. 9. yüzyıllarda Han Krum zamanında Serdika Slav ismi olan Sredets ismini alır ve geniş alana yayılmış olan Orta Çağ Bulgar Devleti'nin önemli askerî, siyasî ve kültür merkezi haline gelir.

Bulgar Devleti'nin Osmanlı hakimiyeti altına girmesiyle Sredets şehri, 13. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın yetmişli yıllarına kadar Osmanlı Devleti'nin egemenliği altında kalmıştır. Bu arada 14. yüzyılın sonlarında şehir Sofya ismini alır.

Sofya, Osmanlı hakimiyeti altına 1382 yılında girmiştir. Bazı belgelere göre bu yıllarda şehir güzelliğiyle meşhur olup Osmanlı'nın büyük hayranlığını kazanmıştır.

Sofya 3 Nisan 1879 tarihinde Bulgaristan'ın başkenti olarak ilan edildi. O dönemde Sofya, savunma tesisatı kuvvetlendirilmiş, meslek ve ticarî bakımdan iyi gelişmiş, zengin bir şehirdir.

Osmanlı hakimiyetinin sona ermesinden sonra, coğrafi konumundan ve ekonomik gelişmeye elverişli olduğundan dolayı, Bulgaristan'ın başkenti ilan edilen şehrin altyapısının gelişmesine ulusal önem verilmiş. Şehirde çok sayıda bulunan arkeolojik anıtlar, sanat eserleri ve savunma tesisatları, eski Serdika'nın önemli ve gelişmiş bir merkez olduğunu ispatlıyor.
Kurtuluş Savaşı'ndan sonraki yıllarda, Sofya'nın en meşhur yapılarından bazıları olan Meclis Binası, 'İvan Vazov' Halk Tiyatrosu, Merkez Kaplıcası, Bilimler Akademisi, Sofya Sv. Kliment Ohridski Üniversitesi, Millî Kütüphane, Anıt–Mabed Sv. Aleksander Nevski Kilisesi gibi yapılar inşa edilir.

Sofya Banyabaşı Camii Bulgaristan’ın başkentinde Osmanlı döneminden kalan İslâmî kültür abidelerinden biridir. Sofya 1440 yılında 25 sancağı kapsayan bir eyalet durumuna gelmiş. Oldukça büyük idarî ve ticarî merkez olduğu için imparoturluğun çeşitli bölgelerinden ve yabancı ülkelerden birçok işadamı ve seyahatçı bu yerleri ziyaret ediyormuş. Giderek önemli bir konuma sahip olmuş. Dolayısiyle şehirde inşaat ve imar da gelişmiş. Birkaç yüzyıl içinde bazı kaynaklara göre 100, XVII. yy. Sofya’yı ziyaret eden Evliya Çelebi’ye göre daha bu dönemde şehirde 53 cami bulunmakta imiş. İlk cami külliyesi Fatih’in sadrazamı (başbakanı) Mahmut Paşa Rumeli Beylerbeyi iken 1474 y. kurulmuştur. Külliye bugün Arkeoloji müzesi olan Ulu Cami etrafına inşa olmuştur. İkinci külliye de 1598 y. Mehmet Paşa adında hayırsever bir zengin tarafından kurdurulmuştur. Külliyenin terkibinde yer alan en önemli abide Kara Cami’dir. Bu Mimar Koca Sinan’ın Sofya’da en güzel eseridir 20 yy. başlarında kilisiye (Sedmoçislenitsi) çevrilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu Bulgaristan topraklarını terk ettiği zaman, arşiv belgelerinden tespit edildiğine göre, Sofya’da 32 cami ve mescit, birisi Daru’l-Kurra olmak üzere 8 medrese, 15 tekke ve zaviye, 3 imaret, 2 türbe, 13 han, 7 kervansaray vs. toplam 170 vakıf eseri bulunmakta imiş. Söz konusu camilerden günümüze yalnız beşi erişebilmiştir. Bunlaran da ancak Banyabaşı Camii ibadete açıktır. Molla Efendi Kadı Seyfullah adında bir hayırsever tarafından kurulduğu için buna Molla Efendi Camii ve Kadı Seyfullah Camii de demektedir. Camiin Mimar Sinan tarafından yaptırıldığına dair rivayetler bulunmakla birlikte, ilmî araştırmalar bunun doğru olmadığını kanıtlamıştır. Önceleri camiin kemer aynasında taş üstüne boya ile yazılmış, okunmayan kısa yazının altında 974 tarihi bulunmakta imiş. Bundan camiin h. 974 ve m. 1566/1567 tarihinde kurulduğu anlaşılmaktadır. O zaman olduğu gibi bugün de Sofya’nın merkezinde, şimdiki Mariya Luiza caddesinde bulunmaktadır. Cami binasının dört kubbesinin ortasında büyük kubbesi ve tek minaresi yükselmektedir. Önünde üç kubbeli bir tamamlayıcı ek (tetimmesi) bulunmaktadır. Bu ek, Kadı Seyfullah Efendi’nin vefat eden hanımı ruhuna yaptırılmıştır. Mimarisi 16 yy. özgü ilginç bir mimaridir. Duvarları taş ve tuğladan örülmüş, taş sıraları arasında kırmızı tuğla dizileri yer almaktadır. Razgrad’taki Makbul İbrahim Paşa Camii’nde olduğu gibi, dört köşeden geçirilmiş kulecikler 16 dilimli kasnağın köşelerine çift göğüslemeler konmuştur. Son cemaat yeri kemer aynaları kesme taştan olup, sütunlar yekpare ve koyu renktir. Başlıklar çift ıstalaktitlidir. Kapının kemeri ufak bir taşla biten kesme taşla yapılmıştır. Büyük kubbe kurşunla kaplıdır. İnce bir sanat eseri olan minaresinin, Evliya Çelebi’ye göre, Sofya’da güzellik bakımından eşi yoktur. Bugünkü duruma cami birçok onarımlar sonucu getirilmiştir. Caminin temelli bir onarımı, Türkiye Büyükelçisi Fethi Bey’in malî yardımıyla 1920’li yıllarda gerçekleştirilmiştir. Bu onarım esnasında depremden çatlayan mermer minber tahtadan yapılmış bir minberle değiştirilmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ve son yıllarda çeşitli hayırseverlerin yardımı ile sıva, boya ve tabandan ısınma tesisleri yapılmıştır. Hayırseverlerin yardımlarıyla camiye ısıtma tesisatı döşenmiş, ayrıca 2007 yılında caminin duvarları ünlü Kütahya çinileriyle süslenerek daha cazip bir hale getirilmiştir. Bu son çalışmalar esnasında caminin ahşap minberinin yerine çinilerle süslü yeni bir minber yapılmış, ayrıca kürsü kurulmuştur. Bugünkü durumda Banyabaşı Camii’nde Cuma günleri 700, bayramlarda ise 2000 mü’min ibadet yapabilmektedir. Bir zamanlar cami etrafında Molla Efendi Kadı Seyfullah’ın ve Emin Dede’nin kabirleri ve yakın mesafede bir hamam bulunmakta imiş. Ancak bugün cami külliyesinden sadece ibadet kısmı kalmıştır.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  NİYAZİNİ KALEMİNDEN
Vehbi Koc`tan bir deyis:
"Evin varsa bir sıfır koymalısın varlıklar hanene,
İşin varsa bir sıfır daha koymalısın,
İş seninse üç sıfır daha koymalısın,
İşin iyi gidiyorsa üç sıfır daha,
Araban varsa bir sıfır,
Yazlığın varsa bir sıfır daha,
Daha sıralanabilir sıfırlar hanesi...
Ancak, Sağlığın varsa bir koyarsın başına,
o zaman bütün sıfırlar anlamlı bir değere ulaşır.
Yoksa sonuç sıfırdır, hiç uğraşmayasın boş yere..."
VEHBİ KOÇ






kurtla kuzu
........."kurt"un biri dereden su içerken, uzaktan "minik bir kuzu" gelmiş yanına... Tam su içmeye eğilmiş ki; kurt, "suyumu bulandırıyorsun" demiş... Minik kuzu, yumuşak bir sesle; "Ama kurt amca; sen yukarıdasın, ben aşağıdayım, suyunu nasıl bulandırabilirim ki?.." demiş... Kurt, "kuzu haklı" demiş; "Onu yemek için bir başka sebep bulmalıyım"... Derken, aklına gelmiş; "Ama geçen yıl, işte şuradaydın ve suyumu bulandırmıştın!"... Kuzu, "imkânsız" demiş; "Burada olmam imkânsız... Çünkü geçen yıl, ben henüz doğmamıştım bile!"... Kurt, "eyvah" demiş; "baltayı yine taşa vurduk... En iyisi mi, daha inandırıcı bir sebep bulayım!"... Bulmuş da... "Tamam, şimdi hatırladım" demiş; "Geçen yıl suyumu bulandıran senin annendi!.. Ha sen, ha senin annen!.. Ne farkeder ki?.. Boşuna çabalama?.. Ayağıma kadar gelmişken, hiç bırakır mıyım seni?.. Yaklaş yanıma!.. Şurada, hiç kimse yokken, bir güzel parçalayıp yiyeyim seni!"







 
VATAN SEVGİSİ
1.Vatan Millettin bütün değerleridir ve Namusudur.
2.Vatan insan olmaktır.
3.Vatan Millet Olmaktır.
4Vatan birlik beraberlik içinde kardeşçe yaşamaktır.
5.Vatan kısacası Namustur.Hiçbir an reslim edilemez.
6..Vatan için her şey yapılır. Ve Şehit verilir.
7.Vatan Millet adına verilen canlardır.
8.Vatan Albayraga sahip olmaktır.
9.Vatan Türk Milletinin sevgisidi,r.10.
10.Türk olmak vatanım Türkiye demektir.
Bulgaristan Türkleri ve Müslümanları her zaman Vatan veMillet
İçin Ayyıldızlı Bayrak için Balkan Türkleri olarakdireniş ve
Kimlikleri ve Dilleri ,Dinleri Konuştukları Türkçemiz için şehit lik
Pahına direnerek taşıdıkları Milli ruhla Şuurla kendi varlıklarını
Korumuşlardır. Tek sözleri Türk doğduk- Türk öleceğiz olmuştur.
Balkanoloji dil,tarih,kültür Başkanı Niyazi akkılıç-İstanbul

BULGARİSTANDA OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE KADA
3399,ADET ÇEŞİTLİ KÜLTÜR SANAT MİMARİ ESERLERİ VAR OLDUGU BİLİNMEKTEDİR. BU ESERLERİN REJİM VE İKTİDARLARIN SORUMSUZLUĞUNDAN VE Türk duşmanlığından yarısı
yıkıldığı bilinmektedir.bALKAN ÜLKELERMİN TAMAMINDA 15787 ADET TÜRK ESERİNDEN KONU EDİLMEKTDİR. BİZ TÜRK MİLLETİ BUNLARA SAHİP ÇIKARAK AÇABA ENVANTERİNİ BİLİYORUZMU. NİYAZİAKKILIÇ. BALKANOLOJİ BAŞKANI
Bulgarista Türklerine kültür eğitimtarih hızmeti lazımdır.
Bizler balkan türkleri olaraktarihimizi,kültürümüzü,türk
dilieğitimini yani temiz Türkçemizi okuyup güzeleştirmek için kültür sanat mimarimizi yaşatmak için önçe araştırıp tanıtarak balkan Türk insanımıza ve yeni yetişen Neslimize çandan sevdirmeliyiz.niyazi akkılıç


DÜNYANIN BİZE SAYĞI GÖSTERMESİNİ İSTEYORSAK,ÖNÇEBİZİM KENDİ BENLİĞİMİZE VE MİLLİYRTİMİZE O SAYĞI DUYĞU,OLMAKLA FİKİR PLANINDA EYLEMLEROLAÇAK, BU EYLEMLERİMİZ VE DURUMLARIMIZDAN, DAVRANIŞLARIMIZLA GEREKENLERİ GÖSTERELİM.BİLELİMKİ ULUSAL BENLİĞİNİ BULMAYAN ULUSLAR BAŞKA ULUSLAR İÇİNBİR AVDIR-YEMDİR. M.K.ATATÜRK.


. Bulgarista Türklerine kültür eğitimtarih hızmeti lazımdır. Bizler balkan türkleri olaraktarihimizi,kültürümüzü,türk dilieğitimini yani temiz Türkçemizi okuyup güzeleştirmek için kültür sanat mimarimizi yaşatmak için önçe araştırıp tanıtarak balkan Türk insanımıza ve yeni yetişen Neslimize çandan sevdirmeliyiz.niyazi akkılıç
 
NİYAZİNİN KÜTÜPHANESİ
BİZİM DELİORMANLI NİYAZİ AKKILIÇ,IN KÜTÜPHANESİNDEKİ KİTAPLARIN SAYISI 450NİNÜZERİNDEDİR.tÜM BALKAN ÜLKELERİ,DÜNYA TÜRKLERİ,AVRASYA TÜRKLERİ,DELİORMAN-RODOPLAR GÜLVADİSİ GİBİ EDEBİYAT,KÜLTÜR,TARİH,DİL,TÜRKÇÜLÜK MİLLİYETÇİLİK V.S. GİBİ KİTAP VARDIR. SAHİBİ NİYAZİ AKKILIÇ KİTAPLARIM BENİM CANIMDAN KIYMETLİDİR DİYE CEVAP VERMEKTEDİR. NİYAZİ AKKILIÇ İSTANBUL.

DÜNYANIN BİZE SAYĞI GÖSTERMESİNİ İSTEYORSAK,ÖNÇEBİZİM KENDİ BENLİĞİMİZE VE MİLLİYRTİMİZE O SAYĞI DUYĞU,OLMAKLA FİKİR PLANINDA EYLEMLEROLAÇAK, BU EYLEMLERİMİZ VE DURUMLARIMIZDAN, DAVRANIŞLARIMIZLA GEREKENLERİ GÖSTERELİM.BİLELİMKİ ULUSAL BENLİĞİNİ BULMAYAN ULUSLAR BAŞKA ULUSLAR İÇİNBİR AVDIR-YEMDİR. M.K.emal atatürk

GÖÇMEN DİYE KÜÇÜMSENENLER,
TARİHİN YAZDIĞI SAVAŞLARDA
EN GERİYE KALANLAR.YANİ
DUŞMANLA SONUNA KADAR
DÖĞÜŞENLER.ÇEKİLEN ORDUNUN
TİÇARET HATIRASINI SAGLAMAK İÇİN
KENDİNİ FEDA EDENLER VE DUŞMAN
KARŞISINDAN KACMADAN ÇEKİLMEK
NEDİR BİLMEYENLERDİR.
MUHACIRLAR KAYBEDİLMİŞ
ÜLKELERİMİZİN MİLLİ HATIRALARIDIR.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
17.01.1931.TARİHİ.

Bugün 48 ziyaretçi (62 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol